Devamını Gizle
11.
Bütün insanları her yönden saracak bir duman! Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır.
12.
O zaman zâlimler: “Rabbimiz! Ne olur, bu azabı üzerimizden kaldır. Biz gerçekten iman ediyoruz!” diye feryat edecekler.
13.
Onlar nerede, düşünüp ibret almak nerede? Halbuki onlara doğruluğu besbelli ve gerçeği apaçık ortaya koyan bir peygamber gelmişti.
14.
Fakat ondan yüz çevirdiler ve: “Bu peygamber değil, kendisine başkası tarafından bir kısım şeyler belletilmiş delinin biri!” dediler.
15.
Biz azabı birazcık kaldıracağız; ama siz yine inkâra döneceksiniz.
16.
Onlar inkâra dönünce, o büyük ve karşı konulamaz çarpışla onları amansız bir şekilde yakalayacağımız gün, onlardan kesinlikle intikamımızı almış oluruz.
17.
Onlardan önce biz Firavun’un kavmini de sınamış, çeşitli iptilalara maruz bırakmıştık. Kendilerine çok şerefli bir peygamber olan Mûsâ geldi.
18.
Onlara şöyle dedi: “Ey Firavun ve onun ileri gelenleri! Çağrıma uyun ve Allah’ın köleleştirmiş bulunduğunuz kullarını serbest bırakıp benimle gelmelerine müsaade edin. Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim!”
19.
“Allah’a karşı büyüklük taslamayın. Çünkü ben size, doğruluğumu ortaya çıkaracak apaçık bir mûcize de getirdim.”
20.
“Beni taşa tutup öldürmek için girişebileceğiniz her teşebbüsten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım.”
21.
“Şâyet bana inanmıyorsanız, hiç değilse yolumdan çekilin de beni kendi hâlime bırakın.”
22.
Sonunda Mûsâ Rabbine: “Yâ Rabbi! Doğrusu bunlar suç işlemekte aşırı giden inkârcı bir güruh! Artık onları sana havâle ediyorum Allahım!” diye yalvardı.
23.
Biz de kendisine şöyle buyurduk: “Kullarımla birlikte geceleyin yola çık; çünkü Firavun ve ordusu tarafından tâkip edileceksiniz.”
24.
“Asanla vurup denizi ikiye ayır. Karşıya geçtikten sonra da Firavun ve askerlerinin arkanızdan gelmesi için denizde açılan yolu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur.”
25.
Sonunda Firavun ve kavmi Kızıl Deniz’in karanlık sularına gömüldüler. Neler bırakmadılar ki geride: Bahçeler, pınarlar ve çeşmeler…
26.
Çiftlikler, ekinler, muhteşem konaklar, şerefli makam ve mevkiler…
27.
Zevk u safâsını sürdükleri daha nice nimetler...
28.
Zâlimlerin sonu işte böyle oldu. Biz de bütün bu nimetlere başka bir toplumu mirasçı kıldık.
29.
Onlara ne gök ağladı, ne de yer. Helâk vakti gelince kendilerine süre de tanınmadı.
30.
Böylece İsrâiloğulları’nı o alçaltıcı, onur kırıcı azaptan kurtardık:
31.
Firavun’dan! Gerçekten Firavun, ululuk taslayan bir zorbaydı; Allah’ın verdiği kabiliyet ve imkânları boşa harcayıp haddi aşanlardan biriydi.
32.
İsrâiloğulları’nı, bir ilme dayanarak çağdaşları olan toplumlara üstün kıldık.
33.
Kendilerine, her birinde âşikâr bir imtihan bulunan mûcizeler verdik.
34.
Şimdi de müşrikler şöyle diyorlar:
35.
“Bir kez öldük mü artık her şey bitmiştir; bir daha diriltilecek falan değiliz.”
36.
“Eğer öldükten sonra dirileceğimiz iddiasında doğru ve samimi iseniz, haydi atalarımızı diriltin de görelim.”
37.
Bunlar mı daha üstün ve daha güçlü yoksa Tübba‘ kavmi ile daha öncekiler mi? Biz onların hepsini helâk ettik; çünkü günahlara dalmış, kâfir olup çıkmışlardı.
38.
Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
39.
Biz onları gerçek bir sebep ve hikmete bağlı olarak yarattık. Ne var ki insanların çoğu bunu bilmez.
40.
O hüküm ve ayrışma günü, bütün insanların bir araya geleceği belirlenmiş bir gündür.
41.
O gün hiçbir dostun dostuna bir faydası olmayacak; kimseden yardım da göremeyecekler.
42.
Allah’ın rahmet ettikleri müstesnâ. Şüphesiz, kudreti dâimâ üstün gelen ve merhameti sonsuz olan yalnız O’dur.
43.
Doğrusu zakkûm ağacı,
44.
O günahkâr kâfirlerin yiyeceği olacaktır.
45.
Eritilmiş maden gibidir; karınlarda fokurdar.
46.
Kaynar suyun fokurdayışı gibi.
47.
Ey zebânîler! Tutun onu, kızgın alevli cehennemin ortasına sürükleyin!”
48.
“Sonra da azap olarak başından aşağı kaynar suyu dökün!”
49.
Tat, bakalım; hani sen kendince güya üstündün, şerefliydin!
50.
İşte hakkında şüphelenip durduğunuz gerçek buydu!
51.
Beri tarafta, gönülleri Allah saygısıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar, her türlü azaptan güvenli bir yerdedir.
52.
Bahçelerde ve pınar başlarındadır.
53.
İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinir, karşılıklı otururlar.
54.
İşte onları böyle mükâfatlandırır, kendilerini güzel gözlü hûrilerle evlendiririz.
55.
Orada güven içinde canlarının çektiği her türlü meyveden isterler.
56.
Dünyadaki ilk ölüm dışında artık orada bir daha ölüm tatmazlar. Allah onları kızgın alevli cehennem azabından da koruyacaktır.
57.
Bütün bunlar Rabbinin lutf u keremiyle gerçekleşecektir. En büyük başarı ve mutluluk işte budur!
58.
Biz bu Kur’an’ı, insanlar üzerinde düşünüp öğüt alsınlar ve hayatlarını buna göre tanzim etsinler diye senin dilinde indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık.
59.
Artık sen neler olacağını gözetle! Zâten onlar da senin başına bir felâket gelmesini gözetleyip durmaktadırlar.
Devamını Gizle