Devamını Gizle
11.
Onlar, cehâlet bataklığı içinde bilinçsizce bocalayıp duruyorlar.
12.
Alaycı bir edayla: “Geleceği söylenen şu hesap günü de ne zamanmış?” diye soruyorlar.
13.
O gün, onların ateş üzerinde azaba uğratılacakları dehşetli gündür.
14.
Onlara: “Tadın azabınızı! Dünyada bir an önce gelmesini istediğiniz şey işte budur!” denilecek.
15.
Gönülleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olup O’na itaatsizlikten sakınan ve güçleri ölçüsünde O’nun emirlerini yerine getirmeye çalışanlar, cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır.
16.
Rablerinin kendilerine bahşedeceği her türlü nimeti alacaklardır. Çünkü onlar daha önce iyilik eden ve yaptığı işi güzel yapan kimselerdi.
17.
Geceleri pek az uyurlardı.
18.
Seher vakitleri de Allah’tan bağışlanma dilerlerdi.
19.
Mallarından hem yardım isteyen fakirlere, hem de muhtaç olduğu halde iffetinden dolayı dilenmekten çekinen yoksullara pay ayırırlardı.
20.
Kesin olarak inanmak isteyenler için yeryüzünde Allah’ın birliğini ve sonsuz kudretini gösteren nice deliller vardır.
21.
Bizzat kendi varlığınızda da. Hâla gerçeği görmeyecek misiniz?
22.
Gökte de hem rızkınız vardır, hem de size va‘dedilen cennetler.
23.
Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki, sizin konuşmanız ne kadar gerçekse, Kur’an’ın meydana geleceğini haber verdiği bu olaylar da işte o kadar gerçektir!
24.
Rasûlüm! İbrâhim’in o şerefli misâfirlerinin haberi sana geldi mi?
25.
Bunlar insan suretinde onun yanına varmışlar ve selâm vermişlerdi. O da: “Size de selâm olsun! Galiba buralarda yabancı kimselersiniz” demişti.
26.
Hemen sezdirmeden âilesinin yanına geçti, çok geçmeden kızartılmış semiz bir dana kebâbı getirdi.
27.
Onu önlerine koyup: “Buyurmaz mısınız?” dedi.
28.
Yemeğe el uzatmadıklarını görünce, onlardan yana yüreğine gizli bir korku çöktü. Ama melekler: “Korkma!” dediler; sonra da ona büyük ilim sahibi olacak bir oğul müjdelediler.
29.
Bunun üzerine konuşmalara kulak misâfiri olan İbrâhim’in hanımı, çığlık atarak geldi. Taaccüpten yüzüne vurup: “Ben şimdiye kadar hiç çocuk doğurmamış bir koca karıyım! Benim nerden çocuğum olacak?” diyordu.
30.
Onlar: “Evet, Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz ki o, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır, her şeyi hakkiyle bilendir” dediler.
31.
İbrâhim: “Gelişinizin asıl sebebi nedir, ey elçiler?” diye sordu.
32.
Şöyle cevap verdiler: “Biz, günahlara batmış inkârcı bir topluma gönderildik.”
33.
“Üzerlerine pişirilmiş çamurdan taşlar yağdıracağız.”
34.
“Hiçbir sınır tanımayan ve Allah’ın verdiği kabiliyet ve imkânları boşa harcayan her bir kimse için Rabbinin katında özel olarak işaretlenmiş taşlar!”
35.
Bunun üzerine, Lût kavmini helâk etmeden önce orada bulunan bütün mü’minleri çıkardık.
36.
Zâten orada bir ev halkı dışında başka müslüman da bulamadık.
37.
Neticede, geride kalan zâlimleri helâk ettik ve o can yakıcı azaptan korkanlar için orada ibret alınacak bir işaret bıraktık!
38.
Mûsâ’nın kıssasında da alınacak ibretler vardır. Biz onu apaçık bir delille Firavun’a göndermiştik.
39.
Firavun ise var gücüyle ve bütün ordusuyla gerçeğe sırtını dönmüş ve: “Bu Mûsâ ya bir sihirbaz veya delinin biri!” demişti.
40.
Bunun üzerine biz de hem onu hem de ordularını kıskıvrak yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. Firavun boğulurken yaptıklarına bin pişman kendini kınıyordu!
41.
Âd kavminin helâkinde de ibretler vardır. Onların üzerine biz her şeyi kasıp kavuran ve köklerini kurutan o kasırgayı göndermiştik.
42.
Öyle bir kasırga ki, uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kavurup kül gibi savuruyordu.
43.
Semûd kavminde de ibretler vardır. Onlara: “Bir müddet daha dünya nimetlerinden faydalanın, bakalım” denmişti.
44.
Ama Rablerinin emrine karşı geldiler. Bunun üzerine dehşet içinde bakınıp dururlarken korkunç bir yıldırım onları çarpıverdi.
45.
Artık bir daha ne ayağa kalkabildiler, ne de kimseden yardım alabildiler!
46.
Daha önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar Allah’ın yolundan iyice çıkmış bir toplum hâline gelmişlerdi.
47.
Biz göğü kudret elimizle sapasağlam binâ ettik. Gerçekten biz, çok büyük bir kudret ve hâkimiyet sahibiyiz.
48.
Yeryüzünü de biz yayıp döşedik. Doğrusu biz ne güzel döşeyicileriz!
49.
Her şeyi çift yarattık; umulur ki düşünüp öğüt alırsınız.
50.
De ki: “O halde Allah’a koşun! Şüphesiz ben, O’nun tarafından size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.”
51.
“Allah’tan başka bir ilâh daha edinmeyin. Ben, O’nun tarafından size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.”
52.
Şimdi olduğu gibi, bunlardan öncekilere de ne zaman bir peygamber geldiyse, mutlaka onun için: “Bu, ya bir sihirbaz veya delinin biri” demişlerdi.
53.
Yoksa onlar peygamberleri yalanlamayı nesilden nesile birbirlerine tavsiye mi ettiler? Hayır! Onların hepsi haddi aşan azgınlar topluluğuydu da onun için böyle yapıyorlardı.
54.
Sen onlarla tartışmaktan vazgeç; bu yüzden kınanacak da değilsin.
55.
Bununla beraber yine de gerçekleri hatırlatıp öğüt vermeye devam et. Çünkü öğüt mü’minlere ve iman edecek olanlara fayda verir.
56.
Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.
57.
Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum; beni doyurmalarını da istemiyorum.
58.
Muhakkak ki Allah, evet O, bütün rızıkları veren, sonsuz kudret ve sarsılmaz kuvvet sahibi olandır.
59.
Hiç şüphesiz, bugünkü zâlimler de, geçmişte helâk edilmiş yoldaşları gibi, zamanı gelince azaptan paylarına düşeni alacaklardır. O bakımdan azabın bir an önce gelmesini benden istemelerine hiç gerek yok!
60.
Madem öyle, tepelerine çökeceği bildirilen o acı günden dolayı kâfirlerin vay hâline!
Devamını Gizle